EL — VELİYY (CC)
12 Mart 2013
TOPLUM PSİKOLOJİSİ
12 Eylül 2013

Giriş

“Tanım, herkesin kullandığı/bildiği ifadeleri orijinal kaynaklarında geçtiği şekilde ( kendi ıstılahlarında) kullanmak, yanlış kullanılan ifadelere doğru bakış açısını yerleştirmektir..

Kavramlar da kendi tarihsel kaynaklarındaki aslıyla kullanılmalıdır. (Kavrama yüklenen orijinal kullanılışından uzak, farklı anlamlar, kavramın anlam uzayının bulanmasına yol açmaktadır.)

Velayet ve Demokrasi anlam düzlemi açsından bu iki kavramın sözlük ve ıstılahi anlamları incelenmelidir. Zira kavramlar öncelikle kelimenin temel anlamını taşırlar. Ancak bazı kelimeler tarih ve coğrafi şartları nedeniyle kelime anlam uzayına paralel ek öklid dikliklerini de ihtiva eder.

Velayet

Lügatte “işi üzerine almak ve yerine getirmek veya hakim olmak” anlamına gelen velayet ıstılahta “sahibine akit yapma, tasarruflarda bulunma ve bunları tenfiz etme (bunlar üzerine şer’i sonuçlar çıkarma) imkanı veren şer’i bir kuvvettir”.(1) Yani velayet kişinin kendisi veya sorumluluğunu taşıdığı bireyler hakkında karar verme, yönetme veya temsil hakkını bir başka kişi veya kuruma vermesi, devretmesidir. Kuran, muhtelif yerlerde ancak müminlerin veli edinilebileceği konusunda müminlere çok sıkı tembihlerde bulunmaktadır.(2) Allah’ın uluhiyeti ve rububiyetine, Rasulullah’ın teşriine muhalif şekilde veya bu makama taalluk eden müessese ve kişilere velayet verilemez. (3)

 

 

Demokrasi

Demokrasi toplum nizamının sağlanabilmesi için, egemenlik haklarının -genel anlamda- tüm topluma verilerek insanların ortak akıllarıyla hareket etmesi, toplum için iyiyi ve kötüyü yani kanunları çoğulculuk ilkesiyle belirleme sistemidir.

Tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Yunanca demokratia (demos:halk zümresi, ahali + kratia:iktidar) sözcüğünden türemiştir.

Perikles, aristokratik rejimi yenen demokrasinin iyilik ve faziletlerini şu ifadelerle dile getirmektedir: “Bizde devlet, bir azınlığın değil, çoğunluğun yararına göre idare edildiği için, bu idare şekli demokrasi adını almıştır. Özel farklılıklara gelince; eşitlik kanunlar tarafından herkese temin edilmiştir. Fakat umumi hayata katılmaya gelince, kendi değerine göre her fert saygı görür ve ait olduğu sınıf, şahsî değerinden daha az önemlidir. Nihayet hiç kimse, fakirlik ve sosyal durumun karanlığıyla engellenmez; eğer siteye hizmet edebilirse..”

Abraham Lincoln, “halkın halk tarafından, halk için idaresi” olarak tarif ettiği demokrasi: Churchill’e göre “en iyi idare şekli değil, ama kötü tarafları en az olan bir idare şekli” olarak kabul edilmiştir.

Klasik demokrasi: Eski Yunan şehir-devletlerine dayanır. başlı tüm kararlar, bütün vatandaşların üye olduğu meclis veya Eklesya tarafından alınıyordu.

Korumacı demokrasi sınırlı ve dolaylı bir demokrasi modeli sunar. Pratikte, yönetilenlerin rızası düzenli ve rekabetçi seçimlerle sağlanır. Siyasi eşitlik; eşit oy hakkını ifade eden teknik bir kavrama dönüşür.

Kalkınmacı demokrasi: Bireyin ve toplumun gelişimini esas saymıştır.

Liberal demokrasi İçinde barındırdığı liberal kelimesiyle özgürlüğü, demokrasideki siyasi eşitlik kavramıyla da eşitliği temsil etmektedir.

 

Cumhuriyet

Demokrasi kavramı ile çokça karıştırılması nedeniyle Cumhuriyet kavramı da kısaca tanımlanmalıdır.

Cumhuriyet yöneticileri ve devlet başkanlarının halk tarafından seçilmesine dayanan siyasî bir rejim şeklidir. Hemen bütün ülkelerde tek ortak yanı, devlet başkanlığı makâmının babadan oğula veya âile yakınlarına mîrâs kalmamasıdır.

Cumhuriyet tek başına bir değer taşımaz. Sosyalist cumhuriyet, İslam cumhuriyeti, laik demokratik cumhuriyet örneklerinde olduğu gibi, cumhuriyeti taşıyacak bir egemenlik sistemine ihtiyaç duyar.

Aristo, cumhûriyeti; “Umûmun menfaatini gözeten halk idâresi” diye târif eder. Montesquieu ise, cumhûriyet rejiminde üç ana kuvvet (yasama, yürütme, yargı) bulunduğunu; bunların birbirine karşı bağımsız ve denetleme esâsına göre işleyen, başında seçimle gelmiş yöneticilerin olduğu siyâsî rejim olarak ifâde etmiştir.

Örnek: “Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir” (4)

Cumhuriyet bir rejim, demokrasi ise cumhuriyetin uygulanabildiği egemenlik sistemlerinden biridir. Demokratik cumhuriyetin yanında dini cumhuriyet, oligarşik cumhuriyet ve sosyalist cumhuriyet biçimleri vardır. Demokratik cumhuriyetlerde, meclisi ve ülkenin başkanını belli aralıklarla halkın seçmesi esastır. Genellikle Kara Avrupa’sında kabul görmüştür. İngiltere’de ülkenin başında görünüşte halkın seçmediği bir kral ya da kraliçe bulunmasına rağmen yönetim halkın elindedir.

 

Velayet Kavramı

İslam; Müslüman’ın yeryüzündeki bütün insanlarla olan münasebetlerini akidesinin esaslarına göre ayarlamaya mecbur tutar. Birilerine dost olmayı, sevgi beslemeyi, yardım etmeyi, arka çıkmayı emrettiği gibi; birilerine de dost olmamayı, sevmemeyi, buğzetmeyi emreder. Çünkü muhabbetin itaati gerektirip sevilene tabi olmakla kendini gösterdiği Kur’an’da açıktır: “De ki: Allah’a muhabbet besliyorsanız bana tabi olun.” (A. İmran, 31) (5)

Velâyet kavramı, sözlük anlamına uygun olarak; “bir kimsenin veya bir topluluğun bir başkasına kendisini ilgilendiren her konuda tasarruf hakkını devretmesi ve bu hakkı devralan şahsın, aralarında meydana gelen hukukî bağa dayanarak kimseden izin alma ihtiyacı duymaksızın bu hakkı kullanması ve onu kendisine tevdî edenler üzerinde, koruma, gözetme, yardım etme, işlerine müdâhale ve üzerine aldığı işi onun adına idare etme bakımından tam bir yetkiye sahip olması” anlamına terim olmuştur.

Fıkıh ıstılahında velâyet; “istese de istemese de başkası üzerindeki tasarruf hakkını yerine getirmek” şeklinde tanımlanmaktadır. İslâm hukukunda ‘velâyet’, başkası üzerine ister istemez sözünü geçirmeyi, itaat edenle işi üzerine alan arasındaki ilişkiyi konu alır. İçerisinde sevgi ve yardım mânâlarını da barındıran velâyet; genel olarak, aile içerisinde akrabalık, ümmet içerisinde ise imâmet (önderlik-halifelik) sebebiyle gündeme gelmektedir. Aile içerisinde öncelikli olarak baba velâyet hakkına sahiptir. Baba yoksa diğer yakın akrabalar bu hakkı elde ederler. Ümmet içerisinde (Müslümanlar arasında) ise velâyet hakkı, Müslüman olup diğer müslümanlar tarafından biat ile seçilen yetkili kimsenindir.”(6)

Velinin iki boyutu vardır. İlki birisine karşı dost olmaktır, sevgi beslemektir, kalpte beslenen bir duygudur. “Mü’min erkekler ve mü’mine kadınlar birbirlerinin velileridirler” (7). Diğeri sizin adınıza karar verme hakkını kullandırmaktır. Ameli bir durumdur. “Ey iman edenler, müminleri bırakıp kafirleri veli edinmeyin” (8). Bu ayette ifade edilen “veli edinmeyin” emri “başınıza geçirmeyin” (9) anlamıyla da verilmektedir(10).. “Ancak Allah, Rasulü ve namazı kılan, zekatı veren müminler” veli edinilebilir (11). Bu iki anlam iç içedir.

Allah’a, Rasulüne ve iman edenlere karşı dostluk beslemek İslam’ın değerlerinin öncelenmesidir. Müslüman’ın herhangi bir durum karşısında çözüm arayacağı ilk yer burasıdır, Müslümanların cemaatidir. Bu, Müslüman’ın eğrilmeden, dosdoğru gidebilmesini sağlayan bir müessesedir.

Ehli Sünnet alimlerinden Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiyye velayetle ilgili olarak şöyle der: “Mümine gereken, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir. Bir mümin söz konusu olunca, ona düşen şey mümini sevmektir. Velev ki zulmetmiş olsa bile. Zira zulüm, imani dostluğu (sevgiyi) ortadan kaldırmaz.” (5)

Kur’an-ı Kerimde velilikle ilgili ayetlerin çoğunda dostluk etme boyutu vurgulanmaktadır. Bu nedenle her şeyden önce Müslümanların kalplerinde küfre, tuğyana, zulme karşı kin beslemeleri, iki toplum bilincini ve onlarla ilişkilerini kimliklerini koruyarak sürdürmeleri gerekir.

Mü’min olmayan birileri zulmen velayet haklarınızı kullanıyor ise, yapılması gereken şey; hem cemaat hem de birey olarak, buna razı olmak değil, velayet haklarını geri almak için çabalamak, en azından buğz etmek, düşmanlık beslemektir.

 

Velayet-Demokrasi Değerlendirmesi

Bir vakıa olarak bir sistemin işlerliğinin sağlanması yani uygulanan rejimle sistem bazen karıştırılmaktadır.

Sistem bir topluma, ülkeye hakim olan ve yasamanın kaynağını oluşturan değerler bütünüdür. Rejim ise bu sistemin işlerliğinin sağlanması için oluşturulan kurumsal süreçlerdir.

Demokrasi bir sistemin adıdır. Ülkeye hakim olacak değerler manzumesi , doğru ve yanlış (mübah/memnu) için (islami literatür ile helal ve haram için) ortak aklı önerir. Siz bunu ülkenin bütün vatandaşlarının bir araya gelerek oy birliği sağlanana kadar birbirlerini ikna etmesi olarak da uygulayabilirsiniz, bir grup temsilcinin belirli bir süre için sizin adınıza zaman ayırması yöntemiyle de (yani parlamenter demokrasi).

Günümüzde yaygın olarak parlamenter demokrasi şeklinde işletilmektedir. Parlamenter demokrasiler ise etkin yönetimini cumhuriyet rejimi ile karşılamaktadır.

Yukarıda da belirtildiği gibi cumhuriyet bir sistem taşıyıcı araçtır. Çoğunlukçuluk formuna uygun tüm sistemleri taşıyabilme kapasitesine sahiptir.

Parlementer demokratik sistemlerin katılımcılık sağlanarak güçlü şekilde kalabilmesi için cumhuriyet formu kaçınılmaz olarak gereklidir.

İstişare etmek, insanların şahsiyet ve katılım hassasiyetini gözeten , toplumla ilgili kararlara ikna etmek ve ikna olmak süreçleri birer rejim meselesidir ve cumhuriyet kavramı bunu karşılamaktadır.

Demokrasi temelde bir teşri meselesidir, teşri sistemidir. Parlementer teşri sistemlerin işleyebilmesi için vatandaşların temsil yetkisini kendi adlarına kullanmak üzere bir grup insana devretmesini zorunlu kılmaktadır. Bu süreç yukarıda da izah edildiği gibi velayet devri sürecidir. Aynı zamanda da “Sistemler, bileşenlerin velayetini toplayarak teşekkül olur.”(6)

Yönetici yada yönetici grubun seçilmesi terminolojik olarak velayet devri, velayet makamı olarak yetki verme sürecidir.

“Büyük sistemlerde velayet devri farklı yöntemlerle gerçekleşmektedir. Bunlardan birisi de oy verme/seçme-seçilme hakkının kullanılması şeklinde yerine getirilir. Bu nedenle yönetim hakkının, kanun koyma yetkisinin devri, yöneticilerin tespiti gibi işlemlerin gerçekleştirildiği tağuti süreçlere (seçmen veya aday) katılmak veya beşeri sistemleri benimsemek Allah’ın dininden başka bir sistemin ikamesi manasına geldiği için velayetin ihlalidir. (6)

Günümüz demokrasisi (12-13) gibi Gayr-i İslami sistemlere bağlılık veya kabulü ile hakimiyet ve velayet yetkilerinin devri anlamına gelen süreçlere bilerek ve isteyerek katılmak İslam’dan farklı bir düzen kabulü manasına geldiği için kabul edilemez.

Medya, hukuk, eğitim gibi resmi ve sosyal alanlarda çalışırken veya bulunurken azami derecede dikkat gösterilmelidir. Zira ortama duyulacak sevgi ve sahiplenme zaman içinde normalleşmekte; izzeti ve Müslüman şahsiyetini zedeleyen davranışlar kanıksanmaktadır. Yapılan işin verdiği haz veya bulunduğu ortamı İslami olarak değerlendirme hiçbir zaman kanıksamak için sebep değildir.

Günümüzün pazar ekonomileri içinde ceberrut sistemlerin toplumun özgürlük alanını sınırlandırası ve “kırk satır mı? Kırk katır mı?” şeklinde baskıcı seçim yöntemlerinin bizzat toplumda oluşturulan kavramsal boşluk altında özgürlük/cumhuriyet temelli fazilet duygularının çözüm yeri olarak ta demokrasinin işaretlenmesinin getirdiği füluğluk bireylerin özgür bir tercih ile demokratik sisteme velayet verdikleri anlamına kolayca gelememektedir. Diğer yandan özellikle oy verme sürecinde velayet vermek için tercih edilen hizip yada kişiler çoğunlukça kabul görmemiş olması itibarıyla da oy verme süreci ile velayetin doğrudan iktidara devredildiği sonucuna doğrudan bağlamamaktadır.

Ancak demokraside bireylerin niyetlerinin ne olduğu ve sonucun nasıl tahakkuk ettiğinden çok teknik olarak oy verme sürecine iştirak ortak aklın teşri kaynağı olarak kabulüdür. Zira oy verme sürecinin sonunda tercih edilen aday kazanamamış olsa da kazananlar oy kullananlar adına velayet yetkisini kullanma hakkı elde ederler. Dolayısıyla oy verme süreci velayetin doğrudan devri olmamakla birlikte sürece iştirak ile zaten devredilecek olan velayetin muhatabının bir yarışla belirlenmesi sürrecidir. Bu yöntemle ortak aklı temsilen yetkiyi kullanacak olan hizip yada kişiler adil de olsa zalim de olsa teşrinin kaynağı değişmiştir.

Müminin teşri kaynağı olarak Allah’tan başkasını tercih etmesi düşünülemez, vesselam.

 

Dipnotlar

1 Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi c5,s.108

2 [009.023] Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.

[060.001] Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size gelene küfretmişler, Rabbiniz olan Allah’a inanmanızdan dolayı peygamberi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmışlardır. Eğer siz, benim yolumda cihad etmek ve benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlemekte olduklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur.

3 Velinin Şartları : a) Eda ehliyetinin tam olması b) din birliği olması c)adalet d)emin ve tasarrufa güç yetirir olması e)velisi olunan şahsın maslahatlarını gözetmesi (Vehbe Zuhayli, age, c5, s.110)

4 TC Anayasası Madde 2

5 Erdem ,Hakan, Kur’an’da Velayet, Rahle Eğitim ve Kültür Dergisi, Sayı 3, Ocak 2001

6 Yılmaz, Yakup, Velayet ,Rahle Eğitim ve Kültür Dergisi, Sayı 28, Kış 2006

7 [009.071]

8 [004.144]

9 Fıkıhta devletin en üst düzeydeki yöneticisinin tayin şekli ile ilgili olarak nas, velayet-i ahd, kahr ve galebe şeklinde 4 yoldan söz edilmektedir. (Vehbe Zuhayli, age, c8, s.403)

10 Bakınız Elmalı Hamdi Yazır Nisa 144 meali

11[005.0 55]

12Demokrasi tanımına göre yasamanın kaynağı halktır. İslam’da teşri’nin kaynağı halk olamaz. Teşri hakkı sadece Allah’a aittir. İslam toplumunda yahut İslami Cumhuriyette ümmet semavi ve ahlaki kanunlara bağlı kalmak bunlarla kayıtlı kalmak zorundadır. (Vehbe Zuhayli, age, c8, s.448)

13 (M. Beşir Eryarsoy, s.188)

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir